Parkinson Hastalığı Belirtileri ve Tanı Yöntemleri
Parkinson Hastalığı Nedir?
Sabahları yataktan kalkarken vücudunuzun eskisi kadar hızlı tepki vermediğini fark etmişsiniz, artık gömlek düğmelerini iliklemek sabır gerektiren bir eyleme dönüşüyor. Yürürken kollarınızın kendiliğinden olan doğal salınımı kayboluyor ve adımlarınız giderek kısalıyor. Çevrenizdeki insanlar size sürekli moralinizin neden bozuk olduğunu soruyor, oysa siz gayet normal hissediyorsunuz. Tüm bu belirtiler yalnızca yaşlanmanın getirdiği doğal bir yavaşlama değil, beyninizdeki dopamin rezervlerinin kritik seviyenin altına düştüğünün habercisi olabilir!
Parkinson, toplumda genellikle sadece el titremesi ile bilinse de aslında hareketin yavaşlaması, kasların sertleşmesi ve vücudun otomatikleşmiş ritminin bozulmasıyla karakterize nörodejeneratif bir hastalıktır. Doç. Dr. Mehmet Sorar, Parkinson hastalığını sadece motor bir bozukluk olarak değil, kişinin bağımsızlığını tehdit eden ve sosyal hayattan koparan çok yönlü bir süreç olarak ele almaktadır.
Bu metinde Parkinson hastalığının biyolojik temellerini, motor ve motor dışı belirtilerini ve tanı sürecini en ince detayına kadar sizler için incelemekteyiz.
Dopamin Neden Azalırsa Beyinde Ne Olur?
Beynimizin derinliklerinde yer alan bazal ganglionlar, hareketlerimizi koordine eden ve onların akıcı olmasını sağlayan kontrol merkezleridir. Bu merkezin temel iletişim aracı dopamin adlı nörotransmitterdir. Substantia Nigra bölgesindeki dopamin üreten hücreler, genetik faktörler, çevresel toksinler veya yaşlanma gibi nedenlerle ölmeye başladığında sistemde aksamalar meydana gelir.
Dopamin miktarı azaldığında beyin kaslara hareket et emrini gönderse de bu emir yerine ulaşmaz veya gecikmeli ulaşır. Sonuç olarak hareketlerde tutukluk ve yavaşlama başlar.
Kritik nokta şudur ki ilk belirtiler ortaya çıktığında dopamin üreten hücrelerin yaklaşık yüzde altmışı ile yüzde sekseni çoktan kaybedilmiş olur. Bu nedenle en ufak bir belirtiyi ciddiye almak ve erken dönemde nöroloji veya beyin cerrahisi uzmanına başvurmak hastalığın seyri açısından hayati önem taşır.
Parkinsonun Dört Temel Motor Belirtisi
Hastalığın tanısını koyarken uzmanların aradığı dört ana bulgu vardır. Her hastada bu bulguların tamamı aynı anda görülmeyebilir veya şiddeti farklılık gösterebilir.
1. Bradiminezi Yani Hareket Yavaşlığı
Hastalığın en belirleyici özelliğidir. Hareketler sadece yavaşlamakla kalmaz, aynı zamanda hareketin genliği yani boyutu küçülür.
- Mikrografi: Hastanın el yazısı zamanla küçülür, sıkışık ve okunaksız hale gelir.
- Hipomimi: Yüz kaslarının hareket kabiliyetini yitirmesi sonucu kişi donuk, tepkisiz ve maske benzeri bir ifadeye bürünür. Göz kırpma sayısı azalır, bakışlar sabitlenir.
- İnce Motor Becerilerde Kayıp: Çatal bıçak kullanımı, yazı yazma, diş fırçalama gibi hassas işlerde zorlanma başlar.
2. Rijidite Yani Kas Sertliği
Muayene sırasında doktor hastanın kolunu veya bacağını hareket ettirmeye çalıştığında ciddi bir dirençle karşılaşır. Bu direnç bazen tık tık atan bir dişli çark hissi verir. Bu sertlik hastada sürekli bir ağrı, tutulma ve yorgunluk hissine neden olur.
Birçok hasta omuz veya sırt ağrısı şikayetiyle fizik tedaviye giderken aslında Parkinson hastası olduğunu sonradan öğrenir.
3. İstirahat Tremoru, Titreme
Genellikle tek bir elde, para sayar veya hap yuvarlar tarzda ritmik bir hareketle başlar. En ayırt edici özelliği kişi dinlenirken, televizyon izlerken veya elleri kucağındayken ortaya çıkmasıdır. Hasta elini aktif bir iş için kullandığında titreme durur veya belirgin şekilde azalır. Bu özellik Parkinson titremesini diğer titreme türlerinden ayırır.
4. Postural İnstabilite Yani Denge Bozukluğu
Hastalığın ilerleyen evrelerinde daha sık görülür. Hasta öne doğru hafif eğik bir duruş sergiler. Refleksleri zayıfladığı için yürürken dönüşlerde veya en ufak bir tökezlemede dengesini sağlayamaz ve düşme riski artar.
Motor Olmayan Gizli Belirtiler Neler?
Parkinson sadece bir hareket hastalığı değildir, dopamin eksikliği vücudun otonom sistemini, ruh halini ve uyku düzenini de derinden etkiler. Bazen motor belirtilerden yıllar önce şu şikayetler ortaya çıkabilir:
- Koku Duyusu Kaybı: Yıllar öncesinden başlayan kahve, parfüm veya yemek kokularını alamama durumu.
- Kabızlık: Bağırsak hareketlerinin yavaşlaması sonucu kronik kabızlık sorunu.
- Uyku Bozuklukları: Özellikle REM uykusu davranış bozukluğu denilen, rüyaları yaşama, uykuda bağırma, tekme atma veya yataktan düşme durumları.
- Duygu Durum Değişiklikleri: Dopamin aynı zamanda bir motivasyon kaynağı olduğu için eksikliğinde depresyon, anksiyete ve genel bir isteksizlik hali görülür.
Tanı Süreci Nasıl İşliyor?
Parkinson tanısı için beyindeki dopamin miktarını ölçecek bir kan tahlili veya görüntüleme yöntemi yoktur. Tanı tamamen klinik gözlem ve hastanın öyküsü ile konulur. Ancak MR çekilmesi şarttır çünkü beyin tümörü, beyin su toplaması veya damar tıkanıklığı gibi Parkinson taklidi yapan diğer hastalıkların elenmesi gerekir. Ayrıca Levodopa Testi önemli bir tanı aracıdır. Hastaya dopamin içeren ilaç verildiğinde belirtilerde belirgin bir düzelme oluyorsa bu durum Parkinson tanısını doğrular niteliktedir.
Sıkça Sorulan Sorular SSS
Soru: Genç yaşta Parkinson görülür mü?
Cevap: Evet, Genç Başlangıçlı Parkinson olarak adlandırılan ve kırk yaş altında görülen vakalar vardır. Genellikle genetik faktörler ön plandadır ve seyri yaşlı hastalara göre daha yavaştır.
Soru: Hastalık ölümcül müdür?
Cevap: Parkinson hastalığı doğrudan ölüme neden olmaz. Ancak ileri evrelerde yutma güçlüğüne bağlı zatürre veya denge kaybına bağlı düşme ve kırıklar ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
Soru: Titreme olmadan Parkinson olunur mu?
Cevap: Evet, hastaların yaklaşık yüzde yirmisi hiç titreme yaşamaz. Bu hastalarda hareket yavaşlığı ve kas sertliği ön plandadır. Titremenin olmaması hastalığın olmadığı anlamına gelmez.
Soru: Hastalığın kesin bir tedavisi var mı?
Cevap: Mevcut tedaviler hastalığı tamamen yok etmez ancak belirtileri kontrol altına alarak hastanın normal bir yaşam sürmesini sağlar. İlaçlar ve cerrahi yöntemlerle yaşam kalitesi korunur.
Doç. Dr. Mehmet Sorar ile Tanı ve Güven
Parkinson tanısı almak hasta ve ailesi için zorlu bir sürecin başlangıcıdır. Gelecek kaygısı, hareket kabiliyetini yitirme korkusu ve zihindeki olumsuz senaryoların kişiyi karamsarlığa sürükleme ihtimali oldukça insani ve doğaldır.
Doç. Dr. Mehmet Sorar, bu kritik dönemde sadece tıbbi bilgisiyle değil, tecrübesi ve yaklaşımıyla da hastalarının yanında! Ankara'daki kliniğinde gerçekleştirdiği detaylı nörolojik muayenelerde hastalığın en ince belirtilerini dahi gözden kaçırmadan analiz etmekte!
Dr. Sorar için her hasta ayrı bir hikayedir. Tedavi planını oluştururken hastanın yaşını, mesleğini, sosyal yaşantısını ve beklentilerini merkeze koyar.
Parkinson hastalığının uzun soluklu bir maraton olduğunu bilen Dr. Mehmet Sorar, bu yolda hastalarıyla güçlü bir iletişim kurarak onların en doğru bilgiye ulaşmasını sağlar. Gerek ilaç tedavisi düzenlemelerinde gerekse cerrahiye giden süreçte hastalarına şeffaf, gerçekçi ve güvenilir bir yol haritası sunar.
Böylelikle tecrübeli ellerde tanı süreci belirsizlikten kurtulur ve bilinçli bir tedavi sürecine dönüşür, hastalar ve sevdikleri adına bu süreç daha da kolaylaşır.
Gelin, süreçlerinizi beraber kolaylaştırarak yumuşatalım.